5 Ağustos 2009 Çarşamba

cırcır böceği










Genel özellikleri
2 cm boylarında olup, gündüz kazdıkları çukurlarda yalnız olarak gizlenirler, gece faaliyet göstererek hoş sesleri ile öterler. Sadece erkekleri ön kanatlarını birbirine sürterek ses çıkarırlar, dişileri kendilerine çekerler. İşitme organları ön bacaklarında bulunan bir uzantıdadır. Ayrıca vücutlarının sonuna yakın arka kısımlarında, duyarlı kıllarla kaplı iki boynuzsu dikenleri vardır. Arka bacakları sıçrama görevi yapar. Fakat çekirgeler kadar sıçrayamazlar. Daha çok çorak arazide rastlanır. Bazen otluk yamaçlarda ve tarla kenarlarında görülür. Sürüler halinde ağaç ve çalılıklar üstünde yaşayanlar da vardır. Özellikle ötüşleriyle bilinen cırcırböcekleri, İlkçağ'da yararlı hayvanlar sayılır,hem Avrupa'da hem Doğu 'da alınıp satılmak için küçük kafeslerde yetiştirilirlerdi;Doğu'da aynı işlem bugün de sürüp gitmektedir. Cırcırböcekleri , bütün dünyada yaygın cırcırböceğigiller familyasındandır.

Yaşam şekilleri




Cırcır böcekleri çoğunlukla bitkisel, bazan da hayvansal besinlerle beslenirler. İlkbahar mevsimlerinde, Haziran sonlarına kadar rastlanır. Gece hoş sesleri duyulur. Dişi, yumurtalarını toprağa bırakır. Yumurtadan çıkan larvalar tam bir kış geçirir. Bunlar ergine benzerse de kanatsızdır. Erginleşene kadar 8-11 defa deri değiştirirler.

Alt familyalar




Eneopterinae
Gryllinae
Mogoplistinae
Myrmecophilinae
Nemobiinae
Oecanthinae
Pentacentrinae
Trigonidiinae

Kaplan




Kaplan




(Panthera tigris), kedigiller (Felidae) familyasından etçil bir memeli hayvan türü ve büyük kediler ailesinin dört üyesinden biridir. Süper yırtıcıdır ve vahşi hayatta bulunan en büyük kedi türlerinden biridir.. Hint alt-kıtası dünyada yaşayan vahşi kaplanların %80'ine ev sahipliği yapmaktadır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan ile Malakka yarımadası arasındaki bölgelerde bulunur.
Çoğu kaplan kamuflajlarının uygun uyum sağladığı ve hızlı veya daha çevik avları yakalamlarının daha kolay olduğu ormanlarda ve otlaklarda yaşar. Hindistan'da, Türkiye'de,(Türkiye'de 1970'ten beri sadece 3 kez görüldü.) Çin'de neredeyse tüm Asa'da yaşarlar. Büyük kediler arasında sadece kaplan ve jaguar iyi yüzücülerdir. Kaplanlar sık sık su birikintilerinde, göllerde ve nehirlerde yıkanırlarken bulunurlar. Kaplanlar yalnız avlanırlar ve birincil olarak geyik, yaban domuzu, gaur, ve manda gibi orta ve büyük boyutlu otçullarla beslenirler. Buna rağmen arada sırada küçük avları da yakalarlar.
Kaplanların tek ciddi avcısı onları sıkça postu için yasadışı bir şekilde öldüren insandır. Aynı zamanda kemikleri ve neredeyse tüm vücut parçaları geleneksel çin tıbbında ağrı kesiciden afrodizyaklara kadar değişen bir alan için kullanılır. Kaçak avlanm ve ortamlarının yok olması kaplanların sayılarını büyük oranda azalttı. Bir yüzyıl önce dünya da 100 000'den fazla kaplan varken bugün bu sayı 2500 üreyebilen bireyi geçmez. Hiç bir kaplan nüfusu 250 üreyebilen üyeden fazlasına sahip değil.. Tüm kaplan alt türleri tehlike altındaki türler listesinde yer almaktadır.




Fiziksel Özellikler kaplan türleri içinde sibirya kaplanları dünya üzerindeki en büyük ve en ağır kedilerdir.bu türün dışındaki kaplan türlerinin geneli aslanlar kadar iri değillerdir.Kaplan ve aslanın çiftleşmesinden meydana gelen liger veya tigon'lar sibirya kaplanlarından daha büyük olabilirler. Genelde farklı alttürlere ait kaplanların farklı boyutlarda olmasına rağmen erişkin bir erkek kaplan ortalama 200 ile 350 kg. dişilerse 120-180 kg. ağırlığındadır. Erkek ortalama 2,6 m. 3,3 m. arası dişiler ise 2,3-2,75 m. boyundadırlar. Yaşayan alt türler arasında Sumatr kaplanı en küçük Sibirya kaplanı (ya da Amur) en büyüğüdür.Maalesef Sibirya Kaplanlarının soyu tükenmek üzeredir.
Bir çok kaplanın çizgilerinin renkleri kahverengiden saf siyaha kadar değişir, buna rağmen beyaz kaplanlar daha az belirgin olan çizgilere sahiptir. Beyaz kaplanlar ayrı bir alttür değil lüsistik (:en:Leucistic) hint kaplanlarıdır. Çizgilerin şekli ve yoğunluğu alttürden alttüre farklılık gösterir ama çoğu kaplan 100'den fazla çizgiye sahiptir. Şimdi soyu tükenmiş olan java kaplanının bundan çok daha fazla çizgisi vardı. Bu çizgilerin düzeni ve kaşları aynı parmak izi gibi eşsizdir. İki kaplan aynı çizgilere sahip değildir. Böylece aynı parmak izi gibi bireylerin tanımlamasında kullanılabilir gibi gözükse de vahşi bir kaplanın çizgilerinin düzenini kaydetmekteki zorluklar yüzünden uygulanabilir bir yönteö değildir. Çizgilerin amacının kamuflaj olduğu sanılmaktadır.
Çok az hayvan insanların gördüğü anlamda renkli görme duyusuna sahip olduğu için, postun rengi pek önemli değildir. Kaplanların çizgilerinin düzeni aynen derilerinde de bulunur, eğer bir kaplanı traş edecek olsaydınız, derisinde de aynı çizgi düzeni ile karşılaşırdınız.
Diğer tüm kediler gibi sivri tırnaklara sahiptirler ve tırnaklarını içeri çekebilirler.
Özellikle mavi ve koyu maviye yakın ve diğer renklerde kaplanlar olduğuna dair birçok belirsiz referans bulunmuştur. (bkz Malta kaplanı veya Mavi Kaplan (Panthera tigris melitensis) (en:maltese tiger) ve kara kaplan (en:Black tiger (animal)))

Avlanma Yöntemleri
Kaplanın son derece güçlü çenesi ve sivri dişleri onu süper bir avcı yapar.
Kaplanlar genellikle gece avlanırlar. Gece görüşleri insanınkinden 6 kat daha iyidir. Çok sesiz ve farkettirmeden avlarını takip ederler. Kaplanlar diğer kediler gibi avlarını pusuya yatarak yakalarlar. Bir noktadan vücudunun ağırlğını ve güçlerini kullanarak avlarının üstüne çullanıp, etkisiz hale getirirler. Av yüzükoyun yerde yatarken kaplan avının boynunun arkasını ısırır. Bu omuriliği kopartarak, nefes borusunu delerek veya toplardamar ya da atardamarları parçalayarak avın ölmesini sağlar. Büyük avlar için boğazdan ısırmayı tercih eder. Kaplan bu süre içinde ayakları ile avına sarılarak hareket etmesini önler ve avı ölünceye kadar boynuna kenetlenir.
Çok iyi yüzücü olan kaplanların avlarını yüzerken öldürdükleri bilinmektedir. Hatta bazı kaplanlar, üzerindeki balıkçılar veya yakalanmış balıklar için nehirdeki balıkçı teknelerini pusuya düşürmüşlerdir. Ranthambore Ulusal Parkındaki kaplanlar özellikle de Chengis adında bir tanesinin bataklık timsahları ile güreşerek timsahların ağzından avlarını aldığı biliniyor.
Kaplanların büyük bir çoğunluğu mecbur kalmadıkça insan avlamazlar. Muhtemelen 1000 kaplandan sadece 3-4 tanesini hayatları boyunca av olarak insan öldürmektedir. Tipik insan yiyici, hasta ya da yaşlı olup alışıldık avını avlamayan, dolayısıyla daha ağır hareket eden ve daha küçük hedeflerle yetinmek zorunda kalan hayvanlardır. Tüm diğer iri avcılar gibi kaplanlar da insanları ideal bir av olrak görmezler. Bengal'deki mangrov bataklıkları diğer yerlere göre daha yüksek bir insan yiyici ortalamasına sahiptir ve buradaki bazı sağlıklı kaplanların da insanları avladıkları bilinmektedir.
Vahşi doğada kaplanlar 5 m. kadar yükseğe ve 9-10 m. kadar uzağa zıplayabilirler. Bu onları Pumadan sonra en yükseğe zıplayabilen memelilerden biri yapar. 50 kg ağırlığındaki bir çiftlik hayvanıyla 2 m. yüksekliğinde bir çitin üzerinden atladıkları belirtilmiştir. Ava sıkıca tutunmaları sağlayan devasa ve son derece kuvvetli ön uzuvları çıkıkları engeller. Özellikle Gaur ve su buffalosu gibi bir tonun üzerindeki avlar, altıda biri ağırlığında kaplanlar tarafından öldürülür. Yetişkin bir insanı veya kurdu tek bir pati darbesi ile öldürebilir veya 150 kg.'lik bir sambar geyiğini ağır yarayabilir.

Beslenme Kaplanlar mümkün olduğunca sambar, gaur ve manda gibi iri avları tercih ederler. Çünkü büyük bir av daha fazla et demektir, daha uzun süre idare eder ve başka bir av ihtiyacını ortadan kaldırır. Kaplan öldürdüğü avını gizli bir yere götürerek bununla günlerce idare eder. Kaplanlar menzillerindeki en üst yırtıcıdırlar ve besin için, güçsüzlüğünü sayılarla kapatan dhole (vahşi hint köpeği) dışında başka bir hayvanla mücadele etmezler. Mecbur kalmadıkça gergedan gibi büyük hayvanlara saldırmazlar. Kaplanlar et ile beslenir.

Biyoloji ve Ekoloji
Kaplanların dağılımı: Açık kırmızı: 1900 - Koyu kırmızı: 1990
Yetişkin kaplan yalnız hayvanlardır çok şiddetli derecede bölgesellerdir. Dişi bir kaplanın 20 km² civarında bir bölgesi varken erkek kaplanları bölgesi 60-100 km² arasıdadır. Erkeklerin bölgesi bir sürü dişininkini kaplayabilir ama kendi bölgelerinde yabancı bir erkeğe müsamaha göstermezler. Agresif doğaları gereği bölgesel uyuşmazlıklar çok şiddetlidir ve genelde erkeklerden birinin ölümü ile sonuçlanır. Erkek kaplan bölgesini idrar ve anal salgı bezlerindeki salgılarla ağaçları ve dışkısı ile patikaları işaretleyerek belirler. Aynı zamanda ağaçlarda bıraktıkları tırnak izleri de bölgelerini işaretlemede kullanılır. Erkekler dişilerin kızgınlık dönemini anlamak için idrarlarını koklarken "flehmen" (en:Flehmen response) denilen bir davranışla yüzlerini ekşitirler.
Dişi sadece birkaç gün boyunca kızgın haldedir ve bu süre içinde birçok kez çiftleşme gerçekleşir. Çift diğer kedilerde olduğu gibi sık sık ve gürültü bir şekilde çiftleşir. 103 gün olan gebelik süresi sonunda ağırlığı bir kg. civarında olan 3 veya 4 yavru doğar. Etrafta gezinen diğer erkekler dişiyi tekrar çiftleşebilir hale getirmek için yavruları öldürebilirler. Yavrular 8 hafta sonunda anneyi yuvanın dışına takip edebilecek hale gelirler, 18 ay sonunda ise bağımsız hale gelirler. Fakat 2-2,5 seneye kadar annelerinden ayrılmazlar. Yavrular cinsel erişkinliğe 3-4 yaşında erişirler. Dişiler annelerinin yakınında bir bölge edinirlerken erkekler, bölgesel bir erkekle dövüşüp onu yenerek ele geçirebilecekleri bir bölge aramaya koyulurlar. Hayatı boyunca dişi bir kaplan eşit sayıda erkek ve dişi yavru dünyaya getirir. Kaplanlar esaret altında iyi ürerler. ABD'deki esaret altındaki nüfus dünyadaki vahşi kaplan nüfusu ile rekabet edebilir.
Vahşi doğada kaplanlar yaban domuzu, gaur ve manda gibi vahşi sığırlar, yavru gergedanlar, yavru filler ve hatta bazen leopar ve ayılarla beslenir. Sibirya kaplanı ve boz ayı ciddi iki rakiptir ve birbirlerin mümkün olduğunca uzak dururlar. İstatiksel olarak Sibirya kaplanı daha küçük ayıları öldürdüğünden daha başarılıdır. Ama kaplanlar daha büyükçe ayıları öldürebilirler ve öldürürler. Erkeklere nazaran önemli ölçüde küçük olan dişi kaplanlar bile yetiştin gaurları kendi başlarına öldürme kabiliyetine sahiptirler. Gaur, yaban domuzu ve sambar kaplanın Hindistandaki gözde besinleridir. Gergedan ve fil yavruları da sürülerinden ayrı kaldıkları zaman kaplanlara yem olabilirler. Bir kaplanın yetişkin bir dişi gergedanı öldürdüğü gözlemlenmiştir.
Vahşi kaplanlar birçok yöntem kullanılarak incelenmişlerdir. Eskiden kaplan nüfusu izlerinin kalıpları çıkarılarak tahmin edilmeye çalışılıyordu. Şimdi ise tuzak kameralar kullanılmakta. Dışkılarından alınan DNA'nın incelenmesi gibi yeni yöntemlerde değerlendirilmekte. Telsiz tasmalarda vahşi kaplanları takip etmekte oldukça popüler bir yöntem olarak kullanıldı.

Alttürler Üçü soyu tükenmiş olmak üzere toplam sekiz kaplan alttürü bulunmaktadır ve yakın gelecekte bir alttürün daha soyunun tükenmesi neredeyse kesindir. Güney Çin kaplanının ilk kaplan olduğu sanılmaktadır. Aşağıda vahşi nüfüslarına göre azalan şekilde alttürler sıralanmaktadır.
Ana karada yaşayan kaplan türleri birbirine hem görünüm hem genetik olarak çok benzedikleri için bazı bilim adamları kaplanların sadece Anakara ve ada kaplanları olrak sınıflandırılmasını önermektedirler. Günümüzde adada yaşayan tek kaplan türü Sumatra kaplanıdır.
Yaşayan alttürler
Bengal Kaplanı
Bengal kaplanı (Panthera tigris tigris) Hindistan, Bangladeş, Nepal, Butan ve Myanmar'ın bazı bölgelerinde bulunur. Otlaklar, süb-tropik ve tropik yağmur ormanları, fundalıklar yaprak döken ormanlar ve mangrovlar gibi çok faklılıklar gösteren ortamlarda yaşar. Hindistan hükümeti bu hayvanların sadece Hindistan'da yaşayanlarının sayılarının 3,100 4,500, ve 3,000 arasında bir yerde olduğu tahmin etmektedir. Ama birçok korumacıya göre bu sayı fazlasıyla iyimser bir rakamdır. Bu sayılar izlerin kalıplarına dayandırıldığı için çoğunlukla hatalı sonuçlar verebilmektedir, dolayısı ile Hindistandaki kaplan sayısı 2000'den az olabilir En yaygın kaplan türü olmasına rağmen bu hayvan hem kaçak avlanma hem de doğal ortam kaybı nedeniyle büyük baskı altındadır. Hindistan 1972 yılında Kaplan Projesi adı altında devasa bir korunma progamı geliştirdi. Bu program sayesinde kaplan sayısı 1970'lerdeki 1200'lerden 1990'lardaki 3000'lere kadar arttı. Bu program gelmiş geçmiş en başarılı korunma programlarından biridir. Geçenlerde bu sayıların tezgahlama olduğuna dair söylentiler ortaya çıktı. En az bir Kaplan Rezervinin (Sariska) tüm kaplan nüfusunu kaçak avcılığa kaybettiği ortaya çıktı. Erkekler genelde 200-295 kg. arasında, dişiler ise 120-180 kg. arasındadırlar. Vurulan en büyük Bengal kaplanı 3,3 m. uzunluğunda ve 390 kg. ağırlığındaydı, bu dev 1967 yılında öldürüldü.

Çinhindi kaplanları
Çinhindi kaplanı(Panthera tigris corbetti) aynı zamanda Corbetti kaplanı olarakta bilinir. Kamboçya, Çin, Laos, Myanmar, Taylan ve Vietnam'da bulunur. Nüfus tahminleri 1200 ile 1800 olmakla beraber muhtemelen aşağı rakama daha yakındır. Şu andaki en büyük nüfus kaçak avcılığın çok katı bir şekilde yasak olduğu Malezya'dadır. Buna rağmen tüm nüfuslar ortam parçalanması ve aynı soyla çiftleşme (en:inbreeding) gibi nedenler yüzünden aşırı risk altındadırlar. Vietnam'da öldürülen kaplanların neredeyse %75'i geneleneksel çin tıbbına malzeme olmaktadırlar. Kaplanlar fakir yerliler tarafından yoksulluklarını rahatlatabilecek bir yol olarak görülmektedirler. Çinhindi kaplanları Bengal kaplanlarına göre daha küçük (Afrika aslanı boyutlarında)ve koyu renklidirler. Erkekler ortalama 150-190 kg iken dişiler daha küçük olup 110-140 kg. civarındadırlar.

Sumatra Kaplanı
Sumatra kaplanı (Panthera tigris sumatrae) Sumatra Kaplanı sadece Endonezya'nın Sumatra adasında bulunur. Büyük çoğunluğu adadaki beş ulusal parkta olmak üzere sayıları 400 ile 500 arasındadır. Yakın geçmişte yapılan genetik farklı eşşiz genetik işaretler (genetic marker) ortaya çıkarmıştır. Bu, eğer soyu tükenmez ise başka bir türe evrimleşmesinin işareti olarak görülmektedir. Bu gelişme Sumatra kaplanın diğer alttürlere nazaran korunmasında öncelik olması gerektiği kanısını ortaya çıkarmıştır. Doğal ortam kaybı en büyük tehditdir. Ağaç kesme görünüşte ulusal park olan alanlarda dahi halen devam etmektedir. 1998 ile 2000 arasında 66 kaplanın (nüfusun yaklaşık %20'si) vurularak öldürüldüğü kaydedildi. Sumatra kaplanı yaşayan kaplan türlerinin en küçüğüdür. Erkekler ortalama 100-130, dişiler ise 70-90 kg. ağırlığındadır. Küçük boyutları Sumatra'nın yoğun ve katı ormanlarına uyum sağlamasından ve daha küçük avlarla çevrili olmasından kaynaklanır.

Sibirya kaplanı
Sibirya kaplanı (Panthera tigris altaica) aynı zamanda Amur kaplanı, Mançurya kaplanı ve Kuzey Çin kaplanı olarakta bilinir. Neredeyse tamamen, şu anda korunmakta olduğu Sibirya ile sınırlanmıştır. Son iki nüfus sayımı (1996-2005) onları bölünmemiş en büyük vahşi kaplan nüfusu yapan, tek ve devamlı mezillerinde 450-500 olarak bulunmuştur. En büyük kaplan alttürü sayılmaktadırlar. Kayıtlardaki vahşi en büyük Sibirya kaplanı 384 kg. ağırlığındaydı. Esaret altında bir tanesi ise 423 kg.. Bazı Bengal kaplanları bu ağırlıklara erişebilseler de Sibirya kaplanlarına nazaran daha küçük yapılıdırlar. Ağırlıklar kaplanın yeni beslenmiş ya da boş mide ile olmasına göre önemli ölçüde değişebilir. Erkek bir Sibirya kaplanın ortalama ağırlığı 227 kg.dir ve 205-364 kg. arasında değişirler. Sibirya kaplanları aynı zamanda daha kalın, hafif altın sarısına çalan postları ve daha az olan çizgileri ile dikkat çekerler. Sibirya kaplanları yaşamakta olan en büyük kedigildir. Altı aylık bir Sibirya kaplanı yavrusu tam erişkin bir panter kadardır.

Güney Çin Kaplanı
Güney Çin kaplanı (Panthera tigris amoyensis) veya Çin kaplanı, Amoy veya Xiamen kaplanı olarakta bilinir. En kritik tehlike altındaki alttürdür ve soyunun tükenmesi neredeyse kesindir. Bu alttür en küçük alttürlerden biridir. Güney Çin kaplanının boyu hem erkek hem dişi için 2.2-2.6 m. arasında değişir. Erkekler 127-177 kg. arasında dişilerse 100-118 kg. ağırlığındadırlar. Büyük olasılıkla en son vahşi Doğu Çin kaplanı 1994'te vurulmuş ve son 20 senedir doğal ortamlarında canlı kaplan görülmemiştir. 1977 yılında Çin hükümeti vahşi kaplanların vurulmasını yasaklayan bir yasa çıkarmış fakat bu alttürü kurtarmakta çok geç kalmıştır. Şu ada hepsi Çin'de olmak üzere, esaret altında yaşadığı bilinen 59 Güney Çin kaplanı vardır. Fakat bütün bu hayvanlar sadece altı hayvandan üremişlerdir. Dolayısı ile alttürün devam etmesini sağlayacak genetik farklılık artık bulunmamaktadır. Şu anda, bu kaplanları 2008 yılında vahşi doğaya salma amaçlı yetiştirme çabaları vardır.

Soyu tükenmiş alttürler
Kaplanlar fosil kayıtlarında pek yaygın değillerdir. Farklı kaplan fosillerine çoğunlukla Asya'da Pleistosin tabakalarında rastlanmıştır. Buna rağmen Alaska'da 100000 yıllık kaplan fosilleri bulunmuştur. Buz çağındaki kara köprüleri yüzünden bunlrın Sibirya kaplanının Amerikalı nüfusu olmaları muhtemeldir. Ayrıca bazı araştırmacılar, 10000 yıl öncesine kadar kuzey Amerika'ya hükmeden soyu tükenmiş büyük kedilerden kemikleri ile kaplan kemikleri arasında benzerlikler bulmuşlardır. Bazıları bu araştırmalar sonucunda Amerika kaplanın aslında bir yeni dünya kaplanı olduğu sonucuna vardılar.
Japonya'da da kaplan fosilleri ortaya çıktı. Bu japonya kaplanları şu an adalarda yaşamakta olan kaplanlar gibi daha ufak tefektiler. Bunun, vücudun yaşanan çevrenin boyutlarına uyum sağlaması ya da kaplan gibi büyük avcılarda avın küçüklüğü ile ilgili bir olay olduğu sanılmaktadır.
Bali kaplanı (Panthera tigris balica) Bali kaplanları daima Bali adasına özgü oldular. Bu kaplanlar soyları tükenene kadar avlandılar. Yetişkin bir dişi olan son Bali kaplanının Batı Bali'deki Sumbar Kima'da 27 Eylül 1937'de vurularak öldürüldüğü sanılmaktadır. Hiç bir zaman için esaret altında bir Bali kaplanı olmadı. Bali kültürü ve Hindu dini için hala önemli bir rol oynar.
Java kaplanı (Panthera tigris sondaica) Endonezya'nın Java adası ile sınırlıydı. Bu hayvanlarının soyunun tükenmesi avlanma ve doğal ortamlarının yok edilmesi nedeni ile 1980 yılında oldu. Buna rağmen bu alttürün doğada sadece 25 tane kaldığı 1950'lerden itibaren soyunun tükendiği çok muhtemeldir. En son birey 1979 yılında görüldü. En sık çizgilere sahip kaplan türüydü
Hazar kaplanı (Panthera tigris virgata) veya İran kaplanı ya da Pers kaplanının güvenilebilir en son görüntülenmesi 1968 yılında olmak üzere 1960'ların sonunda soyunun tükenildiğine inanılmaktadır. Buna rağmen böyle bir kaplanın en son olarak 1970 yılının şubatında Şehit Şen adında bir adam tarafından vurularak öldürüldüğü sanılmaktadır. Tarihsel alanı olarak İran, Irak, Pakistan, eski SSCB ve Türkiye'de yaşamıştır. Bu kaplanın sarı renkli ve siyah çizgili olduğu söylenmektedir. Hazar kaplanı Bengal kaplanı ile birlikte Romalılar'ın arenalarda gladyatörlerle dövüştürmekte kullandıkları iki kaplan türünden biridir.
Trinil kaplanı (Panthera tigris trinilensis) 1.2 milyon yıllık en eski kaplan fosilidir. Endonezya'nın Java adasını Trinil bölgesinde bulunmuştur.
Geleneksel Çin Tıbbı
Kaplanların parçaları geleneksel Çin tıbbı tarafından kullanılmaktadır. Çin'de birçok insan kaplan parçalarının ilaçsal özellikleri olduğuna inanmaktadır. Bu inançların hiç birinin bilimsel bir dayanağı yoktur ve ispatlanmamışlardır. Günümüzde kaçak avcıların büyük bir çoğunluğu kaplanları Batı'da da giderek popüler hale gelen Çin tıbbı için kullananlara satabilmek amacı ile avlamaktadırlar.
Kaplanın kuyruğu bazen ezilerek ve sabunla karıştırılarak deri kanserini tedavi etmek için merhem olarak kullanılır.
Kaplanın kuyruğunun ucundaki kemiklerin kötü ruhları uzak tuttuğuna inanılır.
Ezilmiş kaplan kemikleri şaraba katılarak genel bir Tayvan uyarıcısı olan tonik elde edilir.
Kaplanın derisinin hayaletler tarafından meydana getirilen ateşe iyi geldiği iddia edilmektedir. Bunu iyi bir şekilde uygulayabilmek için kullanıcı derinin üzerinde oturmak zorundadır. Ama efsaneye göre çok uzun oturursa kullanıcı bir kaplana dönüşür.
Safra taşlarına bal katarak onu ellere ve ayaklara sürmenin abselere iyi geldiği iddia edilmektedir.
İddiaya göre yanmış kaplan tüyü çıyanları uzak tutar.
Kaplanın beynini yağ ile karıştırıp vücuda sürmek hem tembelliğe hem de aknelere iyi gelir.
Göz yuvarlağını hap haline getirmek iddiaya göre sarsılmalara iyi gelir.
Eğer bıyıkları uğur taşınırsa efsaneye göre kişi kurşunlara karşı korunacak ve cesareti artacaktır.
İddiaya göre eğer kaplan pençesini mücevher olarak veya cebinde taşırsa kişi cesaret kazanacak ve ani korkuya kapılmalardan korunacaktır.
Güç, kurnazlık ve cesaret güya bir kaplanın kalbi tüketilerek elde edilir.
Yüzen kaburgalarının bir şans tılsımı olduğuna inanılır.
Kaplanın penisinin (hatalı bir şekilde) afrodizyak olduğu söylenir.
Kaplanın ayağından alınan küçük kemiklerin çocuğun bileğine bağlanmasının çırpıntılar için tedavi olduğu iddia edilmektedir.

Literatür ve modern kültürde kaplan
Kaplan! Kaplan! gecenin ormanındaIşıl ışıl yanan parlak yalaza,Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,Kurabildi o korkunç simetrini?..
William Blake, "Kaplan" (en:The Tyger), İngiliz dilinde en çok derlenmiş şiir.
İngilizce kaplan kelimesi olan "tiger" onuda Persçe'den ödünç alan Yunanca "Tigris"'den gelmektedir. (Diğer bazı kaynaklar Dicle nehrinin latince adının Tigris olduğu ve bu çevrede sık görülmesi yüzünden kaplana bu ismin verildiğini iddia eder)Amerikan İngilizcesi'nde dişi kaplan manasına gelen "Tigress" ilk olarak 1611'de kaydedilmiştir. Sarımsı-kahverengi kuartz"Kaplanın Gözleri" (veya kaplan gözü) 1891'de kaydedilmiştir.
Hem Orman Kitabında Rudyard Kipling hem de Tecrübe Şarkılarında (:en:Songs of Experience) Wiliam Blake kaplanı haşin ve korkusuz olarak tasvir ederler.
Kaplan cesareti, yırtıcılığı ve gücü simgeler.
Çin takviminde kaplan yılı vardır. Önümüzdeki kaplan yılı: 2010.

Ulusal hayvan olarak kaplan
Kaplan aşağıdaki ülkelerin ulusal hayvanıdır;
Bangladeş (Bengal Tiger)
Çin, Ejderha ve Panda ile beraber; Kaplan gayri resmi semboldür
Hindistan (Bengal Tiger)
Malezya (Malaya Kaplanı)
Nepal (Bengal Tiger)
Kuzey Kore (Sibirya kaplanı)
Güney Kore
Eski Nazi Almanyası siyah kartal ile beraber (şu anda siyah kartal (Bundesadler) (resmi) ve leopar (gayri resmi))
Eski SSCB (Sibirya kaplanı) (Şu an Ayı ve altın kartal)


Kaslan




























Liger, erkek aslanla dişi kaplanın çiftleşmesinden ortaya çıkan yavruya verilen isim. Bu isim İngilizcedeki aslan (lion) ve kaplan (tiger) kelimeleri birleştirilerek türetilmiştir. Bir diger isim ise Tigon dur. Tigon ise erkek kaplan ve disi aslanin ciftlesmesinden dogan ture verilen isimdir.

Özellikleri
Bu melez canlı kedigiller familyasının en dev üyesidir. Ortalama bir erkek aslan 250, bir erkek kaplan 300 kilogram olarak yaşamlarını sürdürürken, aslan baba ile kaplan anneden doğan bu melez canlının ölene kadar büyüyüp serpilebilme yetenekleri vardır. Sibirya kaplanının 3 katı büyüklüğüne erişebilirler. Bunlar çok büyük hayvanlardır.Ama evcilleştirildiklerinde zararsız köpek gibi dost bir hayvan haline gelirler.
Genellikle hayvanlar dünyasındaki melez canlıların kısır olmasına karşılık, ligerler genelde üretkendirler. Ligerlerin dişileri çoğu doğurgan olabilirken erkeklerin %62'si kısır değildir . Hem kaplan gibi çizgileri hem de aslanlardan aldıkları noktaları vardır. Ayakta durduklarında 4.7 metre kadar olabilirler. Karada yaşayan en büyük etçildir. Boz ayıdan 1000-1500 kg daha ağırdır. Çenesi en fazla basan hayvandır. Ağırlığı 0.5 tondur. Ancak doga da bir liger ya da bir tigon gorme olasiliginiz yoktur. Bazı yerde deneyler için (güç testi) alınmışlardır.

Ortaya çıkışları Ligerler insanların laboratuvarlarda özellikle ürettikleri bir canlı olmamasına rağmen hayata gelmelerinde insan payı da yok değildir.
Ligerler kaza eseri oluşan durumlar sonucu ortaya çıkmışlardır. Normal şartlar altında aslanların ana vatanının Afrika, kaplanlarınkinin ise Asya olduğunu düşünüldüğünde ligerlerın hayata gelmeleri imkânsız gibi görünür. Fakat 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana hayvanların doğal bulundukları yerlerden ayırılıp hayvanat bahçeleri ya da sirk gibi merkezlerde bir arada tutulmalarının sonucunda ligerler dünyaya gelmişlerdir.

Kelebek


Kelebek, böceklerin, pulkanatlılar veya kelebekler (Lepidoptera) takımının kanatlı fertlerine verilen genel ad. 150.000 kadar türü bilinmektedir.
Vücutları kiremit dizilişi şeklinde renkli pullarla örtülüdür. Pullar, uçları yassılaşarak genişlemiş kıllardır. Ufak sarsıntılarda koparlar. İki çift olan kanatlarının büyüklüğü türlere göre değişir. Pek az türde ve bazı türlerin dişilerinde kanat bulunmaz. Emici tipteki ağız parçaları hortum şeklindedir. Kullanılmadığı zamanlar bu hortum başın alt tarafında helezon biçiminde kıvrılır. Balözü emerler. Çiçeklerin balözünün tadını ayaklarıyla alırlar. Tat alma cisimcikleri ayaklarına yerleşmiştir. Ayaklarıyla çiçeğin suyunu kontrol ederler. Beğendikleri takdirde kıvrılı duran hortumlarını uzatarak emerler.
Ağız organları, yalnız çiçek tozu (polen) ile geçinen "Micropterygidae" kelebek familyasında çiğneyicidir. Tüylü başlarında büyükçe iki petek göz ve çoğunda iki nokta (osel) göz bulunur.
Kelebekler faaliyet durumlarına göre gece ve gündüz kelebekleri olarak iki gruba ayrılırlar.Gece kelebekleri kalın ve ağır vücutlarıyla alaca karanlıkta veya gece uçarlar. İnce kıl gibi olan antenlerinin ucu sivridir. Bazı türlerde antenlerde birer dizi tüy bulunduğundan tarak görünümündedirler. Genellikle renkleri mattır. Hızlı uçucudurlar.Bu uçucular diğer kelebeklere göre daha hızlı uçarlar fakat daha az uçarlar.Tehlike anında sürüden ayrılarak farklı yönlere kaçışırlar ve tehlike bittiğinde tekrar toplanırlar
Gündüz kelebekleri gece istirahat edip, gündüz uçarlar. İnce ve hafif vücutludurlar. Anten uçları topuzludur. Kanatları gâyet güzel renk ve desenlerle süslüdür. Uçuşları yavaştır. Bir yere konduklarında kanatlarını yukarıya dik tutarlar. Gece kelebekleri ise dinlenme hâlinde kanatlarını çatı gibi gövdelerinin üzerine kapatırlar veya tamâmen açık bırakırlar. Bu kâideler bütün kelebekler için geçerli değildir. Meselâ; Skiperler pervâne olmadığı halde antenleri incedir. Vücutları kalın ve renkleri mattır. Gündüz uçarlar. Çoğunlukla pervanelerle karıştırılırlar.
Gece kelebeklerinin işitme ve koku alma duyuları da çok hassastır. Bazı türlerin erkekleri, 5 km uzaktaki dişinin kokusunu alabilirler. Gündüz kelebeklerinin duyargaları (anten) çıplak olduğundan bu hassaslıktan mahrumdurlar.
Kelebeklerde çoğalma yumurta ile olur. Kelebek yumurtaları yarım küre, küre, silindir ve iğ şeklindedir. Dişileri yumurtalarını tek tek veya gruplar halinde ağaç kabukları veya yapraklar üzerine yapıştırarak bırakırlar. Bazıları da üst üste yapıştırarak kuleler meydana getirir. Bazıları yumurtaların üzerini vücutlarından kopardıkları kıllarla bir kürk gibi kapatırlar. Kışı geçirmek zorunda kalan yumurtalar “Korion” denen sert bir kabukla örtülüdür. Yumurtadan çıkan larvalara “tırtıl” adı verilir. Kışı genellikle tamamen gelişmiş olarak yumurta kabuğu içinde geçirir. İlkbaharda her yer yeşermeye başlayınca kabuğunu yırtarak besin aramaya çıkar. Dişi kelebekler yumurtlarken özellikle tırtılların beslendiği bitki türlerinin üzerine veya yakınına yumurtalarını bırakırlar.
Tırtıllarda üç çift göz ve 2-5 çift karın bacağı bulunur. Ağız parçaları ısırıcı çiğneyicidir. Alt dudağa dökülen ipek salgı bezleri vardır. Oburca beslenen tırtıllar, 4-5 defa deri değiştirirler. Normal iriliğe ulaşınca ipek salgısı ile kendilerine koza örerler.
Koza içinde erginin şekillendiği pupa durumuna geçer. Bir müddet sonra pupa kabuğunu yırtar ve kozadan genç ergin yeni kelebek ortaya çıkar. Fakat hemen uçamaz. Kanatlarındaki damarların kanla dolması ve kuruyarak güçlenmesi için birkaç saat beklemesi gerekir. Bazı erginlerin ömrü 24 saat, bir kısmının 1-2 aydır. Hayatları birkaç mevsim sürenler kış uykusuna yatar veya daha sıcak bölgelere göç ederler. Bunlar yüzlerce kilometrelik yolu uçabilecek güçtedir. İngiltere’de yaygın bir tür, havalar soğumaya başlayınca Kuzey Afrika’ya göç eder. Kuşların aksine kelebeklerin göçü tek yönlüdür. Amerika’da yaşayan bir çeşidin dışında hiçbiri geri dönmez.
Bazı kelebekler zehirlidir. Bunlar çok yavaş uçar ve göz kamaştırıcı parlak renklere sahiptir. Bu renkler düşmalarına karşı bir ikaz işaretidir. Böcekçil hayvanlar bunları yemekten çekinirler. Bazı kelebekler de, sahte kafa işaretleri, kanatlarındaki göz işaretleriyle ve antene benzeyen kuyruk uzantılarıyla düşmanlarını şaşırtarak kendilerini korurlar. Bu işaretlere aldanan avcı hayvanlar, kelebeklerin öldürücü olmayan kısmına saldırır. Yırtık kanatlı bir kelebek hayatını sürdürebilir. Birçokları da kondukları yerlerde tamamen kamufle olabilirler. Kuru yaprak görünümündeki bazı kelebekleri kondukları yerden ayırdedebilmek çok zordur.Ayrıca çiçekteki bizim çıplak gözle göremediğimiz bir ışık vardır.Bu ışık sayesinde kelebekler çiçeği görür.

Familyaları Gece Kelebekleri
Hesperioidea
Papilionoidea
Gündüz Kelebekleri
Acanthopteroctetoidea
Aluctoidea
Axioidea
Bombycoidea
Calliduloidae
Choreutoida
Cossoidea
Drepanoidea
Epermenioidea
Eriocranioidea
Galacticoidea
Gelechioidea
Geometroidea
Gracillarioidea
Hedyloidea
Hepialoidea
Heterobathmioidea
Hyblaeoidea
Immoidea
Incurvarioidea
Lasiocampoidea
Lophocoronoidea
Micropterigoidea
Mimallonoidea
Mnesarchaeoidea
Neopseustoidea
Nepticuloidea
Noctuoidea
Palaephatoidea
Pterophoroidea
Pyraloidea
Schreckensteinioidea
Sesioidea
Simaethistoidea
Thyridoidea
Tineoidea
Tischeriodea
Tortricoidea
Urodoidea
Whalleyanoidea
Yponomeutoidea
Zygaenoidea

Karınca




Karınca, karıncalar (Formicidae) familyasını oluşturan, yaban arıları ve arılarla birlikte za kanatlılar (Hymenoptera) takımında yer alan, sosyal yaşam gösteren böceklere verilen ortak addır. Karıncalar, Kretase Dönemi'nin ortalarında, 110 ile 130 milyon yıl önce yaban arısına benzeyen hayvanlardan türemiş ve çiçekli bitkilerin ortaya çıkışından sonra çeşitlenmiştir. Günümüzde 12.000'den fazla türü sınıflandırılmıştır ve yaklaşık 14.000 civarında türü olduğu sanılmaktadır. Dirsekli antenleri ve ince bellerini oluşturan düğümsü yapıları ile kolaylıkla tanınırlar.
Karıncalar, boyutları küçük doğal boşluklarda yaşayan birkaç düzine avcı bireyden, çok büyük bölgeleri kaplayan ve sayıları milyonlarca bireyi içeren oldukça yüksek oranda organize kolonilere kadar oluşan topluluklar içinde yaşarlar. Büyük koloniler çoğunlukla "işçi" ve "asker" sınıflarını oluşturan kısır dişilerden oluşur. Bu kolonilerde aynı zamanda verimli erkekler ile bir ya da daha fazla ve "kraliçe" adı verilen verimli dişiler de bulunur. Bu koloniler bazen "süperorganizmalar" olarak tanımlanır çünkü karıncalar tek bir vücut hâlinde koloniyi desteklemek için bir arada çalışırlar. Karıncalar Dünya üzerinde hemen hemen her kara parçasında bulunur. Kendine özgü karınca türleri bulunan ender yerler Antarktika ile birlikte bazı uzak ve yaşama uygun olmayan adalardır. Karıncalar ekosistemlerin çoğunda yaşayabilir ve kara hayvanları biyokütlesinin yaklaşık %15 ile %25'ini oluştururlar. Bu başarıları sosyal örgütlenmelerine, yaşam alanlarını değiştirebilmelerine, kaynaklardan yararlanmalarına ve kendilerini savunmalarına bağlanmıştır. Diğer türlerle birlikte geçirdikleri uzun evrim sürecinde, benzerlik, ortakçılık, asalaklık ve karşılıklılık içeren türler arası ilişkiler geliştirmişlerdir.
Karınca topluluklarında iş bölümü, bireyler arası iletişim ve karmaşık problemlerin çözümüne rastlanır.[kaynak belirtilmeli] İnsan toplulukları ile olan bu paralellikler, birçok bilimsel araştırmaya konu olmuştur.
Birçok insan kültüründe karıncalar, mutfakta, ilaçlarda ve ayinlerde kullanılır. Bazı türler biyolojik zararlı kontrolünde önemli rol alır.[kaynak belirtilmeli] Ancak kaynaklardan yararlanma özellikleri, karıncaları insanlarla çatışma içine sokar çünkü tarımsal ürünlere zarar verebilir ve binaları işgal edebilirler. Kırmızı ateş karıncaları (Solenopsis invicta) gibi bazı türleri, kazara sokuldukları yeni bölgelerde kendilerine bir yer edinebildikleri için yayılmacı türler olarak görülürler.







Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Arthropoda(Eklem bacaklılar)
Sınıf: Insecta (Böcekler)
Takım: Hymenoptera(Zar kanatlılar)
Alt takım: Apocrita
Üst familya: Vespoidea
Familya: Formicidae

Köpek











Özellikleri




Başı az uzun, üst çenede üç, alt çenede dört kesici diş bulunur. Ön ayakları beş, arka ayakları dört parmaklıdır. Tırnakları kedi gibi çekilebilme özelliğinden mahrumdur.Sevecen hayvanlardır.En sadık evcil hayvanların başında gelir.Bazı türleri , sahibini korumak uğruna herşeyi yapabilecek kadar sadıktır. Köpekler çok kesici dişlere sahiptir.Bu dişler sayesinde sahibini ve kendisini koruyabilir. Bunun yanında eğitilmemiş bazı köpekler de insana zarar verebilir.

Hayat
Gündüz ve gece etkindir. Koku alma ve işitme duyuları keskindir. Görme mekanizması, sarı ve mavi renkleri daha iyi algılayabilen yapıdadır. Zeki olduğundan kolayca terbiye edilebilir. Sahibine bağlılığı ile ün yapmıştır. Parmakları üstünde koşar ve iyi yüzer.
Erkek köpekler arka bacaklarından birini kaldırarak idrar bırakırlar. Ağaç kökü, kaya gibi yerlere kokulu olan çişlerini yaparak, bölgelerinin sınırlarını çizerler. Daha sonra, arka ayaklarıyla boğa gibi tepinerek, idrar ve dışkı bıraktığı yere patilerindeki bezde bulunan hormonları bırakır. Bu hormonlar köpeğin cinsiyeti, yaşı, statüsü ve üreme durumu gibi konularda, diğer köpekleri bilgilendirmek içindir. Her köpek komşu köpeklerin kokulu işaretlerini tanır ve bölgelerine girmekten çekinir. Köpeklerin koku hafızası son derece gelişmiştir ve yeni bir kokuyu aldıktan hemen sonra, burnunu yalayarak bu kokuyu hafızasına alır. Beş ayda bir eşleşirler. 63 günlük bir gebelik devresinden sonra, dişi, gözleri kapalı ve 6-8 yavru doğurur. İki hafta sonunda gözleri açılarak işitmeye başlarlar. Altı hafta süt emerler. 6-12 haftalıkken eğitilmelidirler. Aksi takdirde insanlardan çekingen olurlar. On aylık olunca erginleşir, 15-20 yıl kadar yaşarlar.

İnsanlarla etkileşim
Evcil köpekler kurt atalarından miras kalan kompleks bir sosyal hiyerarşiye sahiptirler. Köpekler, her bir köpeğin hiyerarşideki yerini belirleyen karmaşık hareketler gösterirler ve akıllarından geçenleri anlatmak için değişik duruşlar sergilerler. Bu gelişmiş sosyal iletişim, köpeklerin eğitilebilir, oyuncu olmasını ve evlerde rahat yaşabilmesini sağlamıştır. Bu sayede tehlikeli avcı hayvanlar olmalarına karşın insanlarla eşsiz bir bağ kurmuşlardır.
Her ne kadar uzmanlar köpeğin evcilleştirilmesinin detayları üzerinde uzlaşamasalar da, insanın köpek alttürleri oluşumunda önemli bir rol oynadığı kabul edilir. Evcilleştirilmelerinden hemen sonra köpekler insan topluluklarında sıkça rastlanan hayvanlar haline gelmişlerdir, ve tüm dünyaya yayılmışlardır. Sibirya'dan göçenler Bering Boğazı'nı geçerken köpeklerden yararlanmıştır. Uzmanlar 12,000 yıl önce göçmenlerin Kuzey Amerika'ya varabilmesinde köpeklerin önemli rol oynadıklarını söylemektedirler. Köpekler Kuzey Amerika'daki Athabascan halkının hayatında önemli bir yere sahipti ve o halkın tek evcil hayvanıydı. Köpekler ayrıca Apaçive Navaho kabilelerinin göçünde yükün büyük bir bölümünü taşımışlardır. Bu kabilelerde köpeklerin yük taşımak için kullanımı, atın Kuzey Amerika'ya girmesinden sonra bile devam etmiştir.

Üreme




Erkek köpeklerin eşleşme güdüsü, kızana gelmiş herhangi bir dişi kokusu aldığında devreye girerken, dişiler 180 günde bir eşleşme dönemine girerler ve sadece bu dönemin uygun günlerinde çiftleşebilirler. Regl dönemi, 180 günde bir, 21 gün süren bir siklustur. Kanamanın 8. ve 13. günleri arası, eşleşme için uygundur. 63 günlük bir gebelik devresinden sonra, dişi, burnu tamamen açık, gözleri kapalı ve sağır 2-8 yavru doğurur. Yavru sayısı, eşleşme sıklığı, eşleşme zamanı, dişiyi dölleyen erkeklerin sayısı ya da erkeğin döl kalitesi gibi etkenlere bağlıdır. Yavru doğduğunda, sadece burnu açıktır, 14. günde gözler, 21. günde kulaklar açılır. Anne köpek, doğumda, son yavrunun gelmesiyle beraber, yavru toplama motor şablonunun etkisiyle, 14 gün boyunca yavrularına muazzam bir ilgi gösterir. 14. günde yavruların gözleri açıldığında, annedeki oksitosin hormonu tamamen normal seviyeye gelmiş ve anne yavruları ile ilgisini hemen hemen keser. avrular için cözüm üretme, kaybolduklarında arama, yardım için çağırdıklarında yanlarına gitme gibi eylemleri keser. Yavrular altı hafta süt emerler.
Köpeklerin ter bezleri pati yastıklarındadır. Yeterince ter atamadıkları için, ağız ve salya yoluyla sıvı atarlar. Özellikle sıcak zamanlarda dillerini ağızlarından sarkıtarak harâretlerini dışarı atarak serinlerler.

Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Mammalia (Memeliler)
Takım: Carnivora (Etçiller)
Alt takım: Caniformia (Köpeğimsiler)
Familya: Canidae(Köpekgiller)
Oymak: Canini (Asıl köpekler)
Cins: Canis
Tür: C. lupus
Alt tür: C. l. familiaris

Kral Kobra




Kral kobra (Ophiophagus hannah, Naja bungarup olarak da bilinir), dünyanın en uzun zehirli yılanı.(Sadece Kara Mamba daha küçüktür) Uzunluğu 5.6 metreye ve ağırlığı da 9 kilograma kadar çıkabilir. Bu tür Güneydoğu Asya'dan Hindistan'a kadar çok geniş bir yaşam alanına sahiptir. Kral kobranın cins ismi olan Ophiophagus "yılan yiyici" anlamına gelir. Bu yılanların diyetinde öncelikle, aralarında pitonların ve hatta kendi türünün daha küçük üyelerinin de bulunduğu, diğer yılanlar yer alır. Kral kobralar Hinduizmde yok oluşun ve yeniden oluşumun tanrısı Shiva'nın habercisi olarak görülür.
Kral kobranın zehiri nörotoksiktir (sinir zehiri) ve tek bir ısırıkta bulunan miktarı ile 20 insanı öldürebilecek güçtedir. Öldürücülük oranı %75'e kadar çıkabilir ancak ısırıkların büyük çoğunluğu öldürücü olmayan dozda zehir içerir. Kral kobralar Elapidae ailesine aittir ve (Micrurus), dikenli yılan (Acanthophis) ve kara mamba (Dendroaspis polylepis) ile birlikte elapidae ailesinin en iyi bilinen dört türünü oluşturur.






Özellikleri
Kral kobra iri ve güçlü bir yılandır, ortalama olarak 3.6 ile 4 m arası uzunluğa ve yaklaşık 6 kg ağırlığa ulaşır. Erkek kobralar dişilerine göre daha büyük ve daha kalındır. Güney Tayland'ın Nakhon Sritamart Dağlarında fotoğraflanmış kobra 5.6 m ile vahşi yaşamda bu alanda ki rekorun sahibidir. 5,6 m den daha uzun olan yılan Londra Hayvanat Bahçesinde yaşamıştır. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine uyutulan bu yılanın boyu 5.7 m olarak ölçülmüştür. Yine de türün tehdit altında olması sebebiyle kral kobraların bu uzunluklara ulaşması çok güçtür.Derisi zeytin yeşili, güneş yanığı veya siyahtır, soluk yeşil renkli şeritler vücut boyunca uzanır. Karnın alt kısmı krem veya soluk sarı renktedir ve pulları düzgündür. Endonezya'da bulunan türler daha siyah veya koyu kahverengidir ayrıca daha incedir. Çin'de bulunanlar çoğunlukla şeritlidir ve vücutları daha hantaldır. Yetişkin yılanın başı oldukça büyük ve ağır görünebilir buna rağmen bütün diğer yılanlar gibi onlar çenelerini genişleterek avlarını yutabilirler. Kral kobra proteroglyph bir diş yapsına sahiptir, ağzın ön tarafında zehir kanallarının bulunduğu iki küçük zehir dişi vardır. Türün yaşam süresi yaklaşık olarak yirmi yıldır ve her sene yaklaşık otuz santimetre kadar büyüyebilir.
Avlanma biçimi.

Kral kobranın kafa yapısı
Diğer yılanlarda olduğu gibi kral kobraların da havadaki kimyasal bilgiyi (koku) alan ve onu ağzın üst bölümünde bulunan Jacobson organına ileten çatallı dilleri vardır. Yılan potansiyel bir yemeğin kokusunu hissettiğinde, avının yönünü belirleyebilmek için dilini hızlıca hareket ettirmeye devam eder. Yılan ayrıca keskin görme yeteneğine (kral kobralar neredeyse 100 m uzaklıktaki hareket eden bir avın yerini algılayabilir), titreşimi algılamadaki zekasına ve hassasiyetine güvenir. Zehirin enjekte edilmesinden sonra kral kobra avını yutmaya başlar, bu durumda zehirin etkisiyle avın sindirimi de başlamıştır. Kral kobralarda sabit çene kemikleri yoktur. Bunun yerine çene kemikleri aşırı dercede esnek bağlar ile birbirlerine bağlıdır, böylece alt çene kemiklerinin birbirinden bağımsız bir şekilde hareket edebilmesine olanak sağlanır.Bütün yılanlarda olduğu gibi kral kobralarda avını bütün olarak yutar. Çenesinin genişlemesi sayesinde kobra kafasından daha büyük avları kolayca yutabilir.

Diyet
Kral kobranın diyetinin büyük çoğunluğunu diğer yılanlar oluşturur. Diyet, piton gibi zehirli olmayan yılanları ve kraitler ve Hint kobralarının da dahil olduğu zehirli yılanları kapsar. Yiyeceğin seyrek olduğu zamanlarda kral kobralar, kertenkeleler, kuşlar ve kemirgenler gibi küçük omurgalılarla beslenebilir. Metabolizmalarının yavaşlığından dolayı kral kobralar büyük bir yemekten sonra aylarca avlanmadan yaşayabilir.

Savunma

yetişkin bir erkek kobra
Eğer bir kral kobra firavunfaresi gibi nörotoksine karşı direnç gösterebilen doğal yırtıcılardan biri ile karşılaşırsa genellikle kaçmayı dener. Eğer işe yaramaz ise kaburgalarını genişletip vücudunun üst kısmını düzleştirerek kendine özgü şeklini alır ve yüksek perdede tıslama sesi çıkarır, bazen ağzı kapalıyken saldırma numarası yapar. Bu gayretler genellikle işe yarar, özellikle kral kobranın diğer avlara oranla çok daha tehlikeli olduğu anlaşıldığında.

Deri değişimi
Bütün yılanlar gibi kral kobraların da derileri değişir. Deri değişimi yetişkinler için yılda altı kere yavrular için de ayda bir kere tekrarlanır. Derinin soyulmaya başlaması için kral kobralar pürüzlü yüzeylerde sürünerek değişim sürecini hızlandırırlar ayrıca eski kaşıntılı derini ayrılabilmesi için bol miktarda su içerler. Deri dökümü yılanın göz çevresini de kapsar bu durumda kral kobralar yaklaşık on gün yarı kör bir halde bulunur. Bu deri dökümüne rağmen yılanın pul sayısı ve onların düzeni bütün yaşam boyunca hep aynı kalır.

Zehir
Kral kobra zehirinin büyük bölümü proteinlerden ve polipeptitlerden oluşur. Zehir hayvanın gözlerinin hemen arkasında bulunan tükürük bezlerinde (diğer zehirli sürüngenlerde de olduğu gibi) oluşturulur. Yılan avını ısırdığında 8-10 mm olan dişleri ile yaradan içeri zehir enjekte eder. Kral kobranın zehiri Hint kobrası gibi bazı diğer zehirli yılanlara göre daha az toksiktir, buna rağmen büyüklüğü sayesinde diğerler yılanların büyük bölümüne oranla daha fazla zehir enjekte edebilir. Bir kral kobranın sebep olduğu ısırık büyük bir asya filini eğer gövdesinden ısırılmış ise üç saat içinde öldürebilir.
Kral kobranın zehiri öncelikli olarak nörotoksiktir, böylelikle kurbanın merkezi sinir sistemine saldırır ve çabucak şiddetli bir acıya, bulanık görüş, vertigo, uyku hali ve felce sebep olur.İlerleyen dakikalarda, kardiyovasküler çöküş meydana gelir ve kurban komaya girer. Sonrasında solunum yetmezliği ile birlikte ölüm meydana gelir. Özellikle kral kobra ısırıklarına müdehale edebilebilmesi için yapılmış iki çeşit panzehir vardır. Bunlardan birini Tayland Kızılhaç'ı bir diğerini Hindistan Merkezi Araştırma Enstitüsü imal eder, ancak her iki panzehir de düşük sayılarda üretildiği için geniş ölçüde yeterli değildir.Korkunç şöhretlerine ve ölümcül ısırıklarına rağmen kral kobralar çekingen ve kapalı hayvanlardır, insanlarla karşılaşmaktan mümkün olabildiğince kaçınırlar. Bu tür içinde Naja kaouthia, Russell engereği (Daboia russelii), pama (Bungarus fasciatus) gibi kral kobradan çok daha ölümcül ısırıklara sebep olan yılanlar bulunur.Myanmar'da kral kobralar sıklıkla kadın yılan oynatıcıları tarfından kullanılır.Oynatıcılar genellikle içinde yılan zehrinin de bulunduğu mürekkeple üç piktogramlı dövme yaptırırlar (bu batıl inanca göre dövme oynatıcıyı yılana karşı korur). Gösterinin sonunda oynatıcı yılanı başının üstünden öper.

Üreme
Kral kobra yaklaşık olarak dört yaşına geldiğinde üremeye başlar.Çiftleşme mevsimi Ocak ayıdır. Erkek kral kobralar, birbirleriyle güreşerek dik bir şekilde durmaya çalışırlar.Diğerinin başını yerde tutmayı başaran yılan bu törensel savaşın galibi olur. Bu mücadelenin maksadı çiftleşme ve bölgesel hakların egemenliğine sahip olmaktır. Kral kobralar her yıl çiftleşir. Erkek yılan vücudunu dişinin üzerinde kaydırıp onu cinsel birleşme için ayartır. Dişi yılan spermleri depolayabilir, bu durumda iki üç sene boyunca yeniden çiftleşmesi gerekmez.
Yumurtlamadan önce dişi, dalları, dökülmüş yaprakları ve benzer bitkileri bir araya getirerek yumurtaları için bir yuva inşa eder. Kral kobra bilindiği kadarıyla yuva yapan tek yılandır Sonuçta yuva basit bir küme veya alt bölümünde dişi ve elli yumurtanın yer aldığı ve üst bölümde yığının yer aldığı ayrıntılı iki sıralı bir yapıdan oluşabilir. Dişi kuluçka dönemi boyunca 60, 80 gün kadar yuva üzerinde kalır, erkek de yavrular ortaya çıkıncaya kadar yuva etrafında kalmaya devam eder. Yeni doğmuş yavrular 45, 50 cm uzunluğundadır ve siyah, beyaz şeritlere sahip olur. Yavruların zehirleri erişkin bir kobranınki kadar güçlüdür









Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Reptilia (Sürüngenler)
Takım: Squamata (Pullular)
Alt takım: Serpentes (Yılanlar)
Familya: Elapidae
Cins: Ophiophagus
Tür: O. hannah




Karaca


→ Başlığın diğer anlamları için Karaca (anlam ayrım) sayfasına bakınız.
?
Karaca

Erkek ve dişi karaca birarada.
Bilimsel sınıflandırma
Âlem: Animale
Şube: Chordata
Sınıf: Mammalia
Takım: Artiodactyla
Alt takım: Ruminantia
Familya: Cervidae
Alt familya: Capreolinae
Cins: Capreolus
Tür: Capreolus capreolusLinnaeus (1758)
Korunma durumuIUCN Kırmızı Listesi 2.3 (1994) sürümü :Asgari endişe
Alt türler
• Capreolus capreolus bedfordi• Capreolus capreolus capreolus
Dağılım haritası

Karacanın dünyadaki dağılımı kırmızıyla gösterilmiştir.
Karaca (Capreolus capreolus) Avrupa, Anadolu ve Hazar Denizi'nin kıyılarında bulunan bir geyik türüdür. Ural Dağları'ndan doğuda Çin'e ve Sibirya'ya kadar dağılmış bulunan ayrı bir tür ise Sibirya karacası (Capreolus pygargus) olarak bilinir. İki tür karaca Kafkas Dağları'nda biraraya gelir. Karaca bu dağların güney eteklerinde yer alırken, Sibirya karacası da kuzey eteklerinde bulunur. Karaca, kuzey İskandinavya ile İzlanda, İrlanda ve Akdeniz adaları dışında Avrupa'nın birçok bölgesinde görülür. Akdeniz bölgesinde yalnızca dağlık alanlarda bulunur, düzlüklerde ya ender görülür ya da hiç bulunmaz.

Site hakkında


Bu site hayvanları tanıtıyor. Hayvanları tanıyın ne yediklerini, ne yaptıklarını ve nerde kaldıklarını tanıtıyor. Hayvanlar hakkında herşeyi öğrenin.

beni tanıyın

Benim adım yiğit solmaz .Adanalıyım. Ben 10 yaşında bir çocuğum. Gs liyim . 4 kişilik bi ailede yaşıyorum . Hobilerim : futbol , basket vb. şeylerdir. kuzenim Erem Süzerin sitesi benim kardeş sitem o ingilizce bu türkce.Kuzenimin sitesi http://www.animalinfos.blogspot.com